Sosyal Medya

Güncel

ABD, Ortadoğu’daki gücünü-müttefiklerini tekrar toparlamak istiyor

Milli Gazete yazarı Seyfettin Erol, Esad'ın kimyasal silah kullanmasıyla bölgede dozu artan gerilimi ve aktörlerin asıl amaçlarını köşesinde değerlendirdi.



Dünyanın halini, BirleÅŸmiÅŸ Milletler’in (BM) geldiÄŸi son noktayı ve DoÄŸu Guta krizinin arka planını anlamak için çok derin analizlere gerek yok. Bunun için ABD ve Rus haber ajanslarında BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki (BMGK) Suriye tasarıları ile ilgili geçen haber baÅŸlıklarına bile bakmak fazlasıyla yeterli.
 
Ä°lk haber ABD kaynaklı… ABD’nin Suriye’de kimyasal silah kullanımını araÅŸtıracak yeni bir BM mekanizması kurulması için hazırladığı karar tasarısının Rusya vetosuna takılmasını Amerika’nın Sesi tüm dünyaya aynen ÅŸu ÅŸekilde servis etti: “ABD’nin Suriye’de Kimyasal Silahları AraÅŸtırma Tasarısına Rusya Vetosu.”
 
Biliyorsunuzdur, Rusya da ABD’nin bu atağına Suriye’de kimyasal silah saldırısı soruÅŸturması talep eden bir tasarıyla cevap vermek istedi. Fakat bu kabul edilmedi. Moskova merkezli Sputnik de bu durumu aynen ÅŸu baÅŸlıkla verdi; “ABD de Rusya’nın soruÅŸturma tasarısını reddetti.”
 
Kafanız karışmış olabilir; burada fark nerede, kim neyi, niçin veto ediyor diye… Haksız da sayılmazsınız. Çünkü aslında her iki ülke de Duma’da düzenlenen kimyasal silah kullanımının soruÅŸturulması için birer karar tasarısını BMGK’ya sundu. Fakat her birinin hesabı farklı olduÄŸu için BMGK’da birbirlerini veto ettiler.
 
Zira ABD bu saldırıyı gerekçe göstererek Esad üzerinden Suriye’deki tartışmalı varlığına bir meÅŸruiyet zemini kazandırmak ve OrtadoÄŸu’daki gücünü-müttefiklerini tekrar toparlamak istiyor. Rusya ise Esad üzerinden bu ülkedeki, OrtadoÄŸu-DoÄŸu Akdeniz bölgesindeki varlığını daha da pekiÅŸtirmek ve rakibini sahadan tasfiye etmek peÅŸinde.
 
Yani mesele göründüğü gibi basit değil. Ortada çok daha büyük hesaplar ve bir hesaplaşma süreci söz konusu. Dolayısıyla kanlı oyuna devam. Zira burada esas olan; katledilen insanlık değil, büyük güçlerin çatışan çıkarları!
 
Bu hadise bir kez daha SoÄŸuk SavaÅŸ artığı BM müessesesinin aynen Cemiyet-i Akvam örneÄŸinde görüldüğü üzere sorunların çözüm adresi deÄŸil, bilakis çok daha büyük bir savaşın inÅŸa edildiÄŸi yer olduÄŸuna iÅŸaret ediyor. SoÄŸuk SavaÅŸ mantığı ve realitesine göre inÅŸa edilmiÅŸ BM’yi bu haliyle bir revizyon bile kurtaracaÄŸa benzememektedir. Son veto düellosu BM düzeninin sonu baÄŸlamında önemli bir kırılma noktası olarak tarihe geçmiÅŸtir.
 
Vetoların MeÅŸrulaÅŸtırıcı Boyutu…
 
Åžunu da bir tarafa not edin. Bundan sonrası için her iki taraf da bu vetoları yapacakları hamlelerin birer meÅŸruiyet gerekçesi olarak ortaya koyacaklar. En azından ABD tüm dünyaya ÅŸunu diyecek: “Ben bu konuyu diplomatik yollardan, barışçıl bir ÅŸekilde çözmek istedim fakat Rusya ve müttefikleri savaÅŸ istedi. Dolayısıyla ben de savaÅŸacağım” diyecek ve açıkçası diyor da. Nasıl mı?
 
Trump’ı, Beyaz Saray’ı, Pentagon’u bir tarafa bırakalım. ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Haley’in açıklamasına bakalım. Haley, BMGK’nın tavrı/kararı ne olursa olsun ülkesinin Duma’da yaÅŸananlara cevap vereceÄŸini söyleyeli daha birkaç gün oldu. Daha da ötesi ABD Donanması, oylamanın yapıldığı gün yaptığı yazılı açıklamada Harry Truman Uçak Gemisi ve ona eÅŸlik eden taarruz grubun Akdeniz’e yelken açığını duyurdu. Dolayısıyla ABD, aynen Irak örneÄŸinde olduÄŸu üzere, BM’ye raÄŸmen Suriye’ye vurma konusunda kararlı görünüyor. Zira ABD’nin bir savaÅŸa ihtiyacı var.
 
ABD Niçin Savaş İstiyor?
 
Çok basit; çünkü ABD kaybediyor! ABD sadece Suriye’yi kaybetmiyor, Suriye ile birlikte küresel hegemonya iddiasını, Batı dünyasındaki liderliÄŸini ve baÅŸta Türkiye olmak üzere müttefiklerini kaybediyor. Bunları kaybeden ABD’nin ulusal bütünlüğünü koruyabilmesi bile artık çok zor.
 
ABD savaÅŸ istiyor; çünkü OrtadoÄŸu’da vekâleten-hibrit savaşı yürütemez bir hale geldi. DEAÅž’ı kaybeden ve PYD-YPG/PKK terör örgütünden istediÄŸi randımanı elde edemeyen ABD’nin her geçen gün manevra alanı daralıyor.
 
ABD savaÅŸ istiyor; çünkü Ä°srail ABD’nin kendi adına savaÅŸmasını ve Büyük Ä°srail Projesi’ni hayata geçirmesini istiyor. Kısacası, imparatorluÄŸunu/süper güç konumunu iki büyük dünya savaşına borçlu olan ABD’nin bu statüsünün devamı için yeni bir büyük savaÅŸa ihtiyacı var.
 
ABD savaÅŸmasa bile, savaÅŸacakmış gibi yapmak suretiyle bu hedeflerinin tamamına ya da önemli bir kısmına ulaÅŸma peÅŸinde. Buradaki en kritik hedeflerden biri ise elbette Türkiye ve Türkiye’nin merkezinde yer aldığı “Yeni OrtadoÄŸu Üçlüsü”; yani Türkiye, Rusya ve Ä°ran ile Türk-Ä°slam dünyası.
ABD, Türkiye’yi tekrar kazandığı an Rusya-Ä°ran ikilisinin iÅŸinin çok daha zor olacağını biliyor. O yüzden daha ortada duran, durmaya çalışan Türkiye’ye farklı yöntemlerle saldırıyor, baskı yapmak suretiyle onu iknaya çalışıyor.
 
Peki, bu mümkün mü? Açıkçası köprünün altından çok sular geçti. Bu köşede de defalarca yazdık, ABD Türkiye’deki yeni iradeyi tanımak ve bu irade ile ikili iliÅŸkilere ortak bir tanım getirmek zorunda. Bunun başında da Türkiye’nin tercihlerine ve izlediÄŸi siyasete saygı duymak geliyor. Aksi takdirde geçmiÅŸ olsun…
 
Çin, ABD ile Önleyici Savaşını Suriye’de mi Yapmak Ä°stiyor?
 
Krizin tırmanmaya devam ettiÄŸi bu süreçte Çin, Suriye’ye yönelik ABD’den gelen herhangi bir sıcak temas halinde savaÅŸ gemilerinin Rus Donanması’na katılmalarını emretti. Yani denklem daha karmaşık bir hâl alıyor.
 
Peki, bu sürpriz bir geliÅŸme mi? Elbette hayır. Çünkü biz biliyoruz ki Çin’in bu noktadaki desteÄŸi sadece BMGK’daki oyalamalarla sınırlı deÄŸil. Çin’in OrtadoÄŸu merkezli bu yeni denkleme dâhil olacağıyla ilgili ilk haberler Kasım 2015’ten bu yana basında yer alıyor. ÖrneÄŸin Rusya ve Çin›in Suriye’de ortak hareket edeceÄŸini ilk olarak 20 Kasım 2015’de Ä°ngiliz Daily Express gazetesi OrtadoÄŸu ve Rusya kaynaklı raporlara dayandırarak verdiÄŸi haberde duyurmuÅŸtu.
 
Çin’in hedefi her ne pahasına olursa olsun ABD’yi kendi yakın çevresinden uzak tutmak ve baÅŸka coÄŸrafyalarda onu meÅŸgul etmek. Çin, gelinen aÅŸama itibarıyla bu hedefine ulaÅŸmak için ABD ile bir savaşı kendi sınırlarının ötesinde göze almış durumda.
 
Bunun dışında Çin, baÅŸta “KuÅŸak-Yol (Yeni Ä°pek Yolu)” projesi olmak üzere bölge-küresel bazlı menfaatlerini de güven altına almak istiyor. Bunun yolu da elbette Rusya ve Ä°ran’ın zayıflamasından, Türkiye’nin ABD ile “yeniden” demesinden geçmiyor; en azından kısa-orta vadede.
 
Dolayısıyla bu son geliÅŸme (Çin’in donanma göndermesi), Çin açısından yeni bir mücadele türü. Çin küresel güç statüsünü askeri boyutta da ispatlama/gösterme peÅŸinde. ABD açısından hiç de alışık olmadığı bir durum söz konusu. Zaten mesele de burada. Oyun bundan dolayı her geçen gün daha kızışıyor.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.